4 Temmuz 2003 TÜRK ASKERİ'nin başına çuval geçirilmişti hatırladınız mı?
Kimileri hiç unutmadı,UNUTMAYACAĞIZ!!!
4 Temmuz 2003 TÜRK ASKERİ'nin başına çuval geçirilmişti hatırladınız mı?
Kimileri hiç unutmadı,UNUTMAYACAĞIZ!!!
Darüşşafakalı büyük mizah ustası ve insan Aziz Nesin'in ölümünün yıldönümünde anıyorum...
Adresi bilinmeyen mezarında nur içinde yat büyük usta...
KIRK SEKİZ SAAT BEKLETİLEN GEMİ
Dünya tarihinin en alçakça yargılanmalarından biri belki de başlıcası Mithat Paşa davasıdır. Bu davanın acı sonu ve o korkunç siyasi cinayet satılmışlarını bu siyasi davada oynadıkları alçakça rol bir yana, bu eski olayda beni ençok üzen, Ahmet Mithat Efendi gibi büyük bir yazarın, yazılarıyla Abdülhamit’i desteklemiş, bir büyük caniyi haklı göstermeye çalışmış olmasıdır.
Bilindiği gibi, Anayasa “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu” yapıcısı Mithat Paşa, Yıldız’daki uydurma mahkemede, kiralık yargıçlar önünde, yapma ve uydurma suçlardan mahkum edilir. Sonradan boğdurulacağı zindana sürgün edilecektir. Bir gemiye bindirilip, gemi kalkar...Ama Boğaz’dan dışarı çıkmaz. Kızkulesi önüne gelince demir atar, durur. Kırksekiz saat burada yatar gemi, ondan sonra yola çıktığını birtürlü anlıyamamışlar. Pek öyle üstünde durup düşünen de yok ya... Mithat Paşa kimdir, ne yapmak istemiştir, Abdülhamit ona neden kızmıştır? Bütün bunlar kimin umurunda... Ama yine, ne de olsa birkaç meraklı var. Mithat Paşa’nın bindirildiği geminin kazanı mı patladı, makinası mı bozuldu, daha yolun başında dibi mi delindi? Nedir, ne oldu da gemi birkaç yüz metre açıldıktan sonra, kırksekiz saat Kıkulesi açığında demir atıp durdu?
Yakınlarından olanlar, bir yolunu bulup uygun biçimde bunu Abdülhamit’e sormuşlar, Padişahların en işkillisi ve en kurnazı olan Sultan Abdülhamit şu cevabı vermiş:
- Mithat Paşa’nın uğruna kendisini feda ettiği millet, bakalım onun için ne yapacak, Mithat Paşa’yı kurtarmaya çalışacak mı, diye merak ettim de, bunu anlamak için gemiyi hareket ettirdikten sonra Kızkulesi önünde kırksekiz saat beklettim.
Mithat Paşa’yı, millettinin Anayasayla yönetilmesini istediği için, boğdurulacağı zindanına götürecek olan gemi, kırksekiz saat değil, kırksekiz gün kızkulesi önünde demirli kalsa, kimsenin kılının kıpırdayacağı yok: Sağır bir ortam, sağırlaştırılmış bir ortam, vurdum duymaz olmuş bir ortam...Tanrının yeryüzündeki gölgesi “Zillullah-ı fil-alem” olan Sultan Abdülhamit bunu çok iyi biliyor. Biliyor ama, işkilli ve kurnaz olduğu için, bir kere daha denemek, anlamak istiyor.
Mithat Paşa’nın hapsedildiği gemi, Kızkulesi önünde demirliyken, gazeteler bu karara karşı yayın yapsalar, İstanbul’da küçük bir kıpırdanma, başkaldırma, ayaklanma başlangıcı olsa, kurnaz padişah, Mithat Paşa’yı Taif Zindanına göndermekten vazgeçecek. Ya bir aff-ı şahane, ya bir karar değişikliği... Ama, Mithat Paşa’nın kiralık, satılık kalemler, hem de en büyük tanınanları, en ünlüleri, sözde kanun yoluna sokulmuş, bir meşru biçim verilmiş bu eşsiz siyasi cinayeti savunmakta, onun doğru olduğunu millete isbata çalışmaktadırlar.
Kısaca anlatmaya çalıştığım, ortamın sağırlığını gösteren bu olay, beni çok düşündürür. Mustafa Kemal’i düşünürüm; milletinin kurtuluşu uğruna yalnız rütbelerini, nişanlarını salnatı suratına çarpan değil, canını ortaya koyan Mustafa Kemal’i... Makam-ı saltanatın elinde Mustafa Kemal’in idamı için ölüm fermanı vardır. Osmanlı Müslümanlığının en ulu, en yüce din adamı, Mustafa Kemal’in idamına fetva vermiştir.
Biliyorum, pek çokları şimdi söyleyeceklerime sinirlenecekler kızacaklardır. Bir varsayım olarak şöyle tasarlıyorum: İdamına fetva verilmiş Mustafa Kemal’i padişahçı ve emperyalist uşağı kuvvai inzibatiye ele geçirip yakalamış olsaydı. Mithat Paşayı hapsetttği gemiyi de İstanbul Limanında kırksekiz saat bekleten Sultan Abdülhamid gibi, Sultan Vahdettin de Mustafa Kemal’i darağacına göndermeden, bakalım ne olacak diye kırksekiz saat, kırksekiz gün, kırksekiz hafta bekletseydi, ne olurdu, dersiniz? Uğruna canını koyduğu insanlar, Mustafa Kemal için ne yaparlardı?
Bu varsayımın pekçok kişinin canını sıkacağını biliyorum. Başka bir şey, bir başka varsayım daha söylemek isterim. Mustafa Kemal’in idam fetvasına meşihat mührünü basmış olan din adamı, bugün aramızda yaşayabilmiş olsaydı, hepimizden çok Atatürkçü kesilecek ve herkesten çok “Atam sen ölmedin, kalbimizde yaşıyorsuuuun!” diye bağırmaktan sesi kısılacaktı.
Toplumumuz, Mithat Paşa dönemi sağırlığından bugün ne oranda bir duyarlığa gelmiştir?
Sağır bir ortam... Ama gerçek ulusseverler ortamın sağırlığına kızmazlar, bilinçle duyarlı bir ortam yaratmak için yine de çalışırlar.
AZİZ NESİN
http://www.nesinvakfi.org/aziz_nesin_mithat_pasa.html
Saygıyla anıyorum.
Rıfat Ilgaz (7 Mayıs 1911 - 7 Temmuz 1993)
"Hababam Sınıfı" Yazarı...
Büyük Türk Kazım Mirşan 97 yaşında Bodrum'da öldü...
ÖN-TÜRK yazılarının bulunmasına ve araştırılmasına, Türk kültürüne katkı yolunda, Türk dillerinin ardında hayatını vermiş Prof. Dr. Kazım Mirşan aramızdan ayrıldı.
Anısı önünde saygı ile eğiliyoruz.
http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/...ettik_40156765