Sayfa 1/39 12311 ... SonSon
Arama sonucu : 312 madde; 1 - 8 arası.

Konu: Deprem gerçeği ve umursamayan bizler

  1. #1
    Duhul
    Feb 2004
    İkamet
    fenerbahçe
    Gönderi
    662

    Esas Deprem gerçeği ve umursamayan bizler

    MARMARA DENİZİ'NDE DEPREM 2.7 BÜYÜKLÜĞÜNDE DEPREM...

    31 MAYIS 2004 İST- Marmara Denizi'nde gece hafif şiddette bir deprem meydana
    geldi.
    Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nden alınan
    bilgiye göre, gece saat 01.22 sıralarında, merkez üssü Marmara Denizi ve derinliği
    5 kilometre olan, 2.7 büyüklüğünde bir deprem kaydedildi. Deprem, yerleşim yerlerinde
    hissedilmedi.
    (31/05/2004 - 11:28:37)

  2. #2

    Esas

    YUNANİSTAN'DA SERİ DEPREMLER

    Yunanistan'da merkez üssü başkent Atina'nın 225 kilometre güneybatısı, Mora yarımadası açıkları olan Richter ölçeğine göre 4.9 şiddetinde bir deprem meydana geldiği bildirildi.
    31 Mayıs 2004 Pazartesi 11:44

    Atina Yerbilimleri Enstitüsü, saat 09.30'daki depremin can ve mal kaybına neden olmadığını duyurdu.

    Enstitü, saat 00.24'te, 00.36'da ve 00.44'de de İyon Denizi'nde yer alan Zakinthos Adası açıklarında Richter ölçeğine göre 4.4, 4.3 ve 4.3 olmak üzere 3 sarsıntının kaydedildiğini açıkladı.

  3. #3
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    D.Dere meine traumgarten
    Gönderi
    568

    Esas Deprem gerçeği ve umursamayan bizler

    Bugün 17 Ağustos'un yıldönümü,ve aradan geçen 8 yılda depreme karşı önlem olarak ne yapıldı,koca bir HİÇ,yine olacak,yine her yer mahşer yerine dönecek,yine acı gözyaşı ve yönetenlerin boş telkin sözleri,ateş düştüğü yeri yakacak.Belki yazdıklarımızı,yazacaklarımızı bri okur da çürük bir binanın daha yapılmasına engel olur,ne demişler söz uçar yazı kalır.

  4. #4
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    D.Dere meine traumgarten
    Gönderi
    568

    Esas

    8 Yıl Önce Bu Gece
    Bugün özel… Bu kentte yaşayan herkes için özel…
    Tam 8 yıl önce bu gece, bu kentte insanlar uyumak için yattılar. Ertesi gün için planları vardı, hedefleri vardı. Yattılar, ama büyük bölümü yapış yapış sıcak nedeniyle uyuyamadılar.
    Derken, sabaha karşı o korkunç felaket başladı.
    Kıyamet kopuyordu. Ya da kıyamet denilen bu olsa gerekti…
    Koskoca binalar, yer ile birlikte sallanmaya başlamıştı. Ama öyle böyle sallanmak değil. Bir inanılmaz güç, durum durup adeta binaları silkeliyordu. Bir o yandan, bir bu yandan geliyordu. Binalar, sanki bir tornavidanın ucunda sallanarak bulundukları yerde dönüyordu.
    Kırılan camların, evlerde devrilen eşyaların sesleri, çığlıklar, yıkılan binaların sesleri birbirine karışmaya başlamıştı.
    ………..
    Bu geceyi, o 45 saniyelik korkunç felaketi hep hatırlayacağız. Bununla birlikte yaşayacağız. Türkiye’de deprem, depremin acıları, o dönemin haksızlıkları, yanlışlıkları konusunda herhalde en çok yazı yazan gazeteci ben olmuşumdur.
    Zor günlerden geçtik. Ayağımızın altında yerin sürekli sallandığı, arada bir artçıların güçlü şekilde vurduğu, sanki dünyanın sonunun geldiğini, bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını düşündüğümüz günlerdi bunlar.
    Kalplerde acılar, beyinlerimizde korku kaldı kuşkusuz. Ama adeta yıkılan bir kenti yeniden yaptık. Bugün Kocaeli’de, 17 Ağustos felaketini yaşamamış pek çok insan yaşıyor. Kocaeli, yeniden cazibe merkezi, Türkiye’nin umut ve üretim merkezi haline geldi.
    Dünyanın ve Türkiye’nin bütün büyük markaları, bu kentte işyerleri açmak, varsa dükkanlarını genişletmek için birbiri ile yarış ediyor. kiralar sürekli artıyor, konut açığı ne kadar ev yapsanız yetmiyor..
    Sahiller yeniden yapıldı. Yine toprakla dolduruldu. Milli Piyango şubesi hariç, 17 Ağustos’ta yara alan ne kadar kurum varsa, kendisini onardı, hayat tekrar başladı.
    Öylesine büyük, inanılmaz bir felaketin ardından, bu kentte yağma olmadı, susuzluk olmadı, hastalık, yangın olmadı… Dünyanın her yerinden yardımımıza koşanlar, bize insanlığın ne olduğunu gösterdi.
    Kuşkusuz 17 Ağustos, bu kentte o geceyi yaşayan herkesin üzerinde derin izler bıraktı. Belki yaşam anlayışını değiştirdi. 17 Ağustos’un yıldönümlerinden birinde, bu konuyu işlemiştim. Böyle büyük bir felaketi gören, yaşayan insanların artık kötü insan olamayacağını, kimseye kötülük düşünemeyeceğini yazmıştım.
    Ama yanılmışım. İnsan tuhaf bir yaratık. Hiçbir musibetten gereken dersi almıyor. Huylu huyundan vazgeçmiyor. Hayat, eskisi gibi devam ediyor.
    ………..
    17 Ağustos felaketi ile ilgili çok anım var. Derlediğim olaylar, anılar var. Yıllardır bunları, gelecek nesillere hatırlatması amacıyla bir kitap halinde toplamayı planlıyorum. Ama bir türlü fırsat bulup, buna yoğunlaşamadım. Hala amacım,10 ncu Yıldönümüne kadar bu kitabı hazırlamak.
    Geçmişte de çok yazmış olabilirim. Ben çocukluğumda aklım ermeye başladığı andan itibaren bu kentte geçecek hayatımın bir yerinde büyük bir deprem felaketini yaşayacağımı düşünmeye başlamıştım. İzmit’le ilgili konulara, tarihine falan meraklıydım. İzmit’in dünyanın en önemli deprem kuşaklarından birinin üzerinde olduğunu, 100 yıllık periyotlarda büyük felaketler yaşadığını öğrenmiştim. Bu nedenle, 17 Ağustos 1999 öncesinde de her an beynimin bir köşesinde “Büyük deprem olacak” korkusu vardı. Hem korkuyordum, hem ruhen böyle bir felaketi bekliyordum. Bu nedenle iki kez ev değiştirmiştim.
    Bütün uzmanlar, büyük felaketin yaklaştığını söylüyorlardı. 16 Ağustos 1999’u, 17 Ağustos 1999’a bağlayan pazartesi gecesi, o korkunç felaket yaşandı. Bizim Kozluk’taki evimiz ayakta kalmıştı. Ailece toparlandık. Ben sigaramı, çakmağımı, radyomu, fenerimi, cep telefonumu aldım. Hatta evdeki paramızı, ufak tefek takılarımızı falan bile topladık, sokağa indik. Baktım, eşim yanımda, çocuklarım yanımda. Evim duruyor, “Ben bunu bekliyordum, işte oldu, kurtulduk” diye içimden geçirdim.
    Yine olacak değerli okurlar. Nasıl bunca kuraklığa, küresel ısınmaya rağmen yine yağmur yağacaksa, bu sıcakların ardından kışın soğuklar olacaksa, bu bölgede yine deprem de olacak. Büyük olasılıkla bizim kentimiz 17 Ağustos’taki kadar büyük darbe almayacak. Ama İstanbul, yakın çevremiz, bizim yaşadığımız türden bir felaketi yaşayacak.
    Bu olay bizim ömrümüze sığar mı, sığmaz mı bilemem. Ama biz görmesek de çocuklarımız, torunlarımız bunu görecek. Deprem bilincini anlatmamız lazım. Paranın, pulun, şanın şöhretin böyle bir felakette hiçbir anlamının kalmadığını, her şeyin anlamını bir anda bitirdiğini, herkesin eşitlendiğini, korkunun nasıl paylaşıldığını anlatmamız lazım.
    Sağlam evlerde otursunlar, birbirlerine kötülük yapmasınlar, başkalarının kötülüğü, zararı üzerine bir yaşam kurmasınlar, bunları öğretmek lazım.
    ………
    17 Ağustos felaketi sonrasında izlediğim bir deprem uzmanı, “Bu benim gibi bilim adamları için olağanüstü bir doğa olayıydı. O deprem sırasında, kırılan fay hattının üzerinde bulunmak, nasıl işlediğini gözlemlemek isterdim” demişti.
    17 Ağustos felaketi, olağanüstü bir doğa olayı olmanın yanı sıra, hayatta kolay kolay benzeri bulunmayacak bir insanlık ve yaşam dersiydi.
    Birbirini hiç tanımayan insanların yardımlaşması, insanların enkaz altından yaralıları, ölüleri çıkartmak için gösterdiği olağanüstü çaba.. Sıcak havada bir yandan enkazların içinden ölüm kokusu çevreye yayılırken ve maske ile dolaşırken, bir yandan devam eden sarsıntıların hissedilmesi. Dünyanın öbür ucundan gelmiş insanların, hiç tanımadıkları depremzedelere yardım etmesi.. Giysi vermesi, elma ikram etmesi, oturup konuşması, fotoğrafımızı çekmesi…
    Reha Muhtar’ın Show TV ekranlarından “Tüpraş patlıyor. Bölgede herkes ölecek” diye bağırması… Hani parayla kendinize heyecan arasanız., korku arasanız, panik arasanız; ya da parayla kendinize insanların insanlığı görme olanağı arasanız, bunların hepsini bir arada görebileceğiniz böylesi büyük bir senaryo yazabilir misiniz?...
    Bu gece, anma günüdür, saygı günüdür. Korkuların, hüzünlerin yeniden hatırlanacağı gecedir. Ve ibret gecesidir. Nasihat gecesidir.
    Depremde yaşamını yitiren bütün hemşerilerimizin manevi huzurunda saygı ile eğiliyorum. Allah kimseye, düşmanımıza bile böylesi bir felaketi yaşatmasın diliyorum.
    Ama bu yaşamda ölüm de var, acı ve korku da var, yine depremler de var… 17 Ağustos’un benzersiz nasihatinden ömür boyu kullanılacak pek çok önemli dersler çıkartmak da mümkündür.
    İsmet ÇİĞİT/Özgür Kocaeli Gazetesi

  5. #5
    Duhul
    Oct 2006
    İkamet
    Istanbul
    Yaş
    49
    Gönderi
    387

    Esas

    evet serkanonar tebrıkler guzel bir noktaya degınmıssın.ALLAH 17 agustos depremınde olenlere rahmet eylesın.ALLAH kımseye bunu yasatmasın.zor bır durum...

  6. #6
    Duhul
    Oct 2004
    İkamet
    TÜRKİYE CUMHURİYETİ
    Gönderi
    27,443

    Esas

     Alıntı Originally Posted by serkanonar Yazıyı Oku
    Bugün 17 Ağustos'un yıldönümü,ve aradan geçen 8 yılda depreme karşı önlem olarak ne yapıldı,koca bir HİÇ,yine olacak,yine her yer mahşer yerine dönecek,yine acı gözyaşı ve yönetenlerin boş telkin sözleri,ateş düştüğü yeri yakacak.Belki yazdıklarımızı,yazacaklarımızı bri okur da çürük bir binanın daha yapılmasına engel olur,ne demişler söz uçar yazı kalır.
    Zaten yazmışsınız koca bir HİÇ. Bizler neyi umursuyoruz da depremi umursayalım. Ülkemiz çatır çatır bölünüyor onu bile pembe gözlükler takarak ısrarla görmemeye çalışıyoruz, deprem ne ki. Türkiye'de en ucuz şey insan hayatı, başka bu kadar ucuz olan şey var mı?

  7. #7

    Esas

    Kimse yanlış anlamasın ama ben bu tür başlıkların açılması gazetelere manşet olması, bununla ilgili yazı yazılmasını bile artık kişilerin bireysel veya toplumsal vicdan azabını hafifletmek adına yazılan yazılar olduğuna inanıyorum.

    Alın mikrofonu sokağa çıkın. Türklerin deprem bilinci olmadığınımı iddia ediyorsunuz ? Hayır aslında bayaa bilinç oluştu. Kaç kişi depremi önemsemeyecem diyecek ? Kaç kişi bu tür bir yazıyı gazetesine koyarak sorumlu gazetecilik gösterecek. Çok fazla. Kaçımız bunları okuyarak evet tabii unutulmamalı, çok doğru bir noktaya temas ettin diyeceğiz, hangimiz alkışlamayacak ?

    Hangimiz allah o günleri göstermesin diye dua etmeyecek ki ? Hangimiz depremde Türk'ün yardımseverliğinden bahsetmeyecek ? Hangimiz hükümetleri, belediyeleri gerekli önlemleri almamakla suçlamayacak ? Hangimiz biz nasıl milletiz bakın yine unuttuk bütün suç bizde demeyecek ?

    Ya sonra ?

    Bırakın bu işleri arkadaşlar, yazımın başına kimse yanlış anlamasın dedim ya tekrar düşününce dileyen yanlış da anlayabilir.
    Son düzenleme : Von; 16-08-2007 saat: 11:19.

  8. #8
    Duhul
    Jul 2006
    İkamet
    D.Dere meine traumgarten
    Gönderi
    568

    Esas

    Sayın Von;
    Öncelikle bu konuyu başlatan kişi olarak amacım kendi vicdan azabımı,acımı ne derseniz deyin hafifletmek,acıtasyon yapmak falan değil.Evet herkes depremden korkuyor,deprem olacağını da biliyor ama kimse birşey yapmıyor.Benim tek derdim yeni canlar yanmasın,Japonya'da Lima'da veya başka biryerde 7 şiddetindeki depremde 50-100 kişi ölürken Türkiyede kat be kat fazla insan ölmesi.Demek ki yapılabilecek şeyler varmış ve yapılıyormuş.O zaman niye Türkiye'de yapılmıyor sayın Balaban'ın dediği gibi bu kadar mı ucuz hayatımız.

Sayfa 1/39 12311 ... SonSon

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •