Ana sayfa Ekonomi McKinsey: Türkiye için geçmişte ne yaptı, anlaşma neleri içeriyor?

McKinsey: Türkiye için geçmişte ne yaptı, anlaşma neleri içeriyor?

2 hafta önce açıklanan Yeni Ekonomik Program kapsamında maliyetleri düşürmek ve gelirleri artırmak için kurulması öngörülen Kamu Maliyesi Dönüşüm ve Değişim Ofisi’nin çalışmaları için dünyanın önde gelen danışmanlık firması McKinsey ile anlaşma sağlandı.

Söz konusu anlaşma tartışma yaratırken, maliyeti ve verilecek hizmetin ayrıntılarına dair net bir açıklama yapılmış değil.

McKinsey, müşterileri için yaptıkları çalışmalar ve siyasi anlaşmalarla ilgili yorum yapmıyor.

Hazine ve Maliye Bakanlığı da söz konusu danışmanlığın icra fonksiyonu ve yetkisi olmayacağını açıkladı.

1980’li yılların ortasında Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) başvuru sürecine yardımcı olduğunu söyleyen McKinsey, 1990’ların ortasında özelleştirme ve 2000’lerin başında da el konulan bankaların yeniden yapılandırılması konularında dönemin yönetimlerine danışmanlık hizmeti verdi.

McKinsey ayrıca, AB’den çıkış sürecinde İngiltere hükümetinden Lübnan’a; Azerbaycan’dan Suudi Arabistan’a kadar birçok hükümete ekonomi politikaları konusunda danışmanlık hizmeti vermiş bir firma.

Yapılan anlaşma, McKinsey ve tepkilerle ilgili şu ana kadar tüm bilinenleri 5 soruda inceledik.

McKinsey ile hükümetin yaptığı anlaşma neleri içeriyor?
Anlaşmanın ayrıntıları henüz bilinmiyor. Yapılan anlaşmanın kapsamı, bedeli ve sunulacak hizmetlerle ilgili taraflardan detaylı bir açıklama gelmedi.

Hükümet ile McKinsey arasındaki anlaşma, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından Perşembe günü New York’ta açıklandı.

Albayrak, Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) tarafından düzenlenen 9. Türkiye Yatırım Konferansı’nda yaptığı kouşmada, “Yeni program bünyesinde kurulan Maliyet ve Dönüşüm Ofisi için uluslararası yönetim şirketi McKinsey ile çalışmaya karar verdik. 16 bakanlıktan temsilcilerin bulunduğu bu ofis, tüm hedeflerimizi ve sonuçlarımızı her çeyrekte kontrol edecek” dedi.

BBC Türkçe’nin temasa geçtiği McKinsey’nin basın bölümü, müşterileri ve verdikleri hizmetlerle ilgili herhangi bir açıklama yapmadıklarını söyledi.

McKinsey, BBC Türkçe’nin gönderdiği beş soruya verdiği kısa yanıtta, “Konuyla ilgili bizimle temasa geçtiğiniz için teşekkür ederiz. Gerek müşterilerimize için yaptığımız çalışmalar gerekse de ticari anlaşmalarla ilgili yorum yapmıyoruz. Sizi Türk hükümetinin haftasonunda konuyla ilgili yaptığı açıklamaya yönlendirmek istiyoruz” dedi.

Söz konusu açıklama Cumartesi günü Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yapıldı.

Açıklamada, 20 Eylül tarihinde açıklanan Yeni Ekonomik Program kapsamında kamu harcamalarında tasarruf sağlanması ve ek gelir yaratacak tedbirlerin alınması amacıyla Kamu Maliyesi Dönüşüm ve Değişim Ofisi’nin kurulacağı belirtildi.

Diğer bakanlıklardan temsilcilerin de görev yapacağının ifade edildiği bu ofis için danışmanlık hizmeti alınmasına karar verildiği vurgulandı.

Açıklamada, “Söz konusu danışmanlığın, hiçbir icra fonksiyonu ya da yetkisi olmayacaktır. Çalışma alanı tek taraflı ve dünyadaki en başarılı modellerin Türkiye’ye kazandırılması ile sınırlı olacaktır. Türkiye’de ilk defa hayata geçirilecek böyle bir ofisin en doğru modelle kurgulanması sonrasında, güçlü ve yerli insan kaynağımız ile kamuda büyük bir değişim ve dönüşüm süreci başlayacaktır” denildi.

McKinsey daha önce Türkiye’de hükümet ve kamuyla iş yaptı mı?
Evet.

Firmanın Türkçe web sitesinde, hükümet ile ilk olarak 1980’li yılların ortasında Türkiye’nin AB başvurusunu “şekillendirmesine” yardımcı olduğu belirtiliyor.

McKinsey’nin 1990’lı yıllardan itibaren de özellikle bankacılık ve özelleştirme alanında devletin farklı birimlerine danışmanlık yaptığı görülüyor.

İstanbul ofisini 1995 yılında kuran McKinsey, bu dönemde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na danışmanlık hizmeti sundu.

Ancak, 1996 yılında Başbakanlığa bağlı Yüksek Denetleme Kurulu, McKinsey’nin özelleştirme konusundaki hizmetlerinin yeterli olmadığı ve beklentileri karşılamadığı yönünde bir rapor hazırladı. McKinsey Türkiye yönetimi ise hatanın kendisinde olmadığını belirterek, özelleştirmeyle ilgili düzenlemeleri eleştirdi ve o dönem Türkiye’de uluslararası standartların bulunmadığını belirtti.

McKinsey’nin Türkiye’de kamu sektörü için danışmanlık faaliyeti verdiği bir diğer dönem de 2000 ve 2001’deki ekonomik kriz sonrası.

Şirket, 2000 yılında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) bünyesindeki 8 bankanın satış stratejileri konusunda danışmanlık hizmeti verdi.

Aynı yıl içerisinde TRT’nin yeniden yapılandırılması için bir plan geliştiren McKinsey’nin bu hizmeti için 1 milyon dolar aldığına dair bazı haberler basında yer almıştı.

McKinsey, daha sonra 2004’te de dönemin ekonomi yönetiminin talebi üzerine Ziraat Bankası ve Halk Bankası’nın özelleştirmesine yönelik yol haritası ve 2001 krizi sonrası TMSF’ye devredilen Pamukbank’ın Halkbank’a entegrasyonu için çalışma yaptı.

McKinsey ne zaman kuruldu?
McKinsey, özel ve kamu sektörüne hizmet sunan, dünyanın en büyük yönetim danışmanlığı firmaları arasında yer alıyor.

ABD merkezli firma, 1926 yılında James Oscar McKinsey tarafından kuruldu. Şu anki yapısına ise 1939 yılındaki yeniden yapılandırmanın ardından kavuştu.

Dünya genelinde 60’tan fazla ülkede ofisi ve toplamda 10 binden fazla çalışanı var.

McKinsey’nin Türkiye’de ise Ankara ve İstanbul’da olmak üzere 2 ofisi bulunuyor.

McKinsey-hükümet anlaşmasına kim, ne dedi?
Hükümetin McKinsey ile anlaşmasına muhalefet sert tepki gösterirken, ekonomistler arasında ise farklı görüşler ortaya çıktı.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, McKinsey ile yapılan anlaşmayı Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde bazı sektörlerin gelirlerine el konularak dış borçların ödenmesi için kurulan Düyun-ı Umumiye’ye benzetti.

Kemal Kılıçdaroğlu, “Ekonomi yönetimimiz bir yabancı şirketin kucağına bırakıldı. Bu yeni bir Düyun-ı Umumiye’dir. Bundan daha büyük bir felaket yoktur. IMF’den bile daha ağır ve kötüdür” dedi.

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener de Türkiye’nin anahtarlarının “Amerikalı kayyuma” verildiğini öne sürdü.

Akşener, Twitter mesajında, “Beyler, Devletimizi yabancı ülkelere teslim ediyorsunuz. Türk Milleti sizi asla affetmeyecek!” yazdı.

Merkezi Londra’da bulunan BlueBay portföy yönetimi şirketinin gelişmekte olan piyasalar masasından stratejist Timothy Ash, McKinsey ile “büyük bir kontrata” imza atıldığını ancak Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) kapısının çalınması halinde bunun maliyetinin çok daha düşük olacağını söyledi.

Anlaşmayı eleştiren isimlerden biri de ekonomist Uğur Gürses oldu.

Gürses attığı Twitter mesajında, bu anlaşmanın “Hükümeti değiştirdik ama nasıl yapacağımızı bilmiyoruz” demek anlamına geldiğini belirtti.

Ekonomist Atilla Yeşilada ise bunun “doğru bir karar” olduğunu belirterek, “Eleştirecek bir yönünü göremedim” dedi.

Hükümete yakın yazarlardan Abdurrahman Dilipak da bu olayın “her kesimde ciddi rahatsızlık konusu” olduğunu ifade etti ve “Bu işin bütçesi ne, bu iş başka türlü olamaz mı?” sorularını yöneltti.

Kaynak: BBC Türkçe

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here